top of page

Yetişkin Erkekliğin Arketipleri

Yetişkin erkekliğin arketipleri erkeklere yaşam yolculukları boyunca geçecekleri kapıları bulmalarına ve o kapılardan geçmelerinde eşlik eden bilinçdışı kuvvetlerdir. 

Kapının öncesinde çocukluk, bağımlılıklar, hatalar vardır. Erkek kapıyı geçebilirse ardında yetişkinlik, kendi sorumluluklarını alma ve bireysel gücünü ve yaratıcılığını kullanma imkanı bulunmaktadır. 

 

Bazı erkeklerden şunu duyarız. “Kendimi toparlamam lazım”

 

Bu sözün ardında ki derinliği ve bu erkek kendini toparlamasıyla nasıl bir zenginliği elde edeceğini büyük üstat Carl Gustav Jung sayesinde keşfettik. Jung insanın iç derinliğini ararken her insanın yarım olduğunu ve erkeğin tamamlayıcısı kadını, kadının tamamlayıcısı erkeği keşfetti. Ancak bu iki varlık önce kendi içinde bir tamlığa ulaşması gerektiği hem bireysel anlamda hem de ilişki düzleminde doyum verici bir hayat için ön gereklilikti.

 

Erkeklerin söylediği kendimi toparlamalıyım aslında çok manidar bir sözdür. Benliğimiz kendilik kavramının derinliğine bilinçdışı olarak sahiptir. Kendisini tamamlayacak derinlikteki parçalarını aramaktadır. En basit tabir ile çocuk ya da ergen olarak kalmıştır. Bu durum herhangi bir erkeğin istemesinden ya da bu konudaki tembelliğinden değil bu erkeksi arketipler hedef gösterilmemiş ve bu dönüşüm yolları ona anlatılmamış olmasındandır.

 

Bu süreç anlatılabilir bir şey olmasa da erkek çocuğun egosunun ölüp yeni bir ego ile yetişkin egosu ile yaşamaya başlamalıdır. Bu düşünüşünün, davranışlarının ve hayata yaklaşma tarzının değişmesinden ileri gelir. Bu değişimi en iyi ve sağlıklı hali ile meydana çıkaracak olan şey arketiplerin ve o arketipleri bize göre daha iyi örnek olmuş imgelerden türemektedir.

 

Hayvanlar için içgüdü ne ise insan için arketipler o düzeyde ve doğal bir yükseliş yönünü tayin ederler. yaşayan rol modellerin izlenmesinden ortaya çıkar. Burada geçen arketip neslimiz boyunca bize aktarılmış güçtür. Bir nevi tüm atalarımızın yaşam deneyimlerinden oluşmuş ortak erkek ruhunu ifade eder. Aradığımız her şeyin, tüm başarının ya da başarısızlığın arkasında arketipsel bir enerjinin varlığı ya da yokluğunun söz konusunu öğrenmek. Erkek dünyası için bir devrimdir.

 

Arketiplerin kullanılmasında ki en büyük yardımcımız ve en büyük engelimiz egomuzdur. Platon’un dedi gibi "bir şeyin en iyi bekçisi aynı zamanda onun en büyük hırsızı olabilir” Erkek egosu kendi varlığını arketipsel enerjiden aldığını kavradığı müddetçe güçlü bir erkek olmayı sürdürür. Ama o ruhu kendisinden bir şey sanmaya başladığında erkek çocuklaşır ya da diğer anlamı ile kendisini dağıtır. Erkeğin bu içsel sırrı çözmesi ve kendinde ki değerli olanı uyandırması sadece kendisi için değil tüm dünya tarafından gereklidir. Çünkü sadece kendi çıkarı uğruna yaşayan tüccar ya da politikacı babacanlığını kaybetmiştir. Bu onun içindeki Kral ya da Zeus’tur. Bu olmadan ailesine sunduğu her şeyin aslında bir işe yaramadığını gördüğünde zaman çok geç olacaktır.

 

Olgun erkeklik ya da olgunlaşmamış erkeklikten bahsetmeden önce bu gün artık çok iyi bilinen insanın içsel yaşından bahsetmemiz gerekecektir. Her insanın bir beden bir de mental yaşı vardır. Beden yaşı onun doğumundan sonra geçen zaman ile ölçülürken, mental yaş o kişinin hayat karşısında takındığı tavır belirler. Örneğin küçük yaşlarında ki aile içinde ki anlaşmazlıkların, babanın yokluğu ya da yetersiz kaldığı durumlarda erkek çocuğu henüz on beş yaşında iken kırk yaşındaki bir olgunlukla davranabilir. Belli bir anlamda “babasının babası” olabilir. Diğer yandan yaşı kırkını geçtiği halde gençlik arayışlarının peşinde olan erkekleri örnek verebiliriz. Gençken yapmadığı- yapamadığı ihtiyaçların peşinden gider. Bu durumlar her erkeğin kendi tasarrufuna kalmış tercihlerdir ama bir gün mental yaşı ile fiziksel yaşını birlemek istediğinde bu konulara yoğunlaşabilir.

 

Kendi yaşı ve mental yaşını birlemiş bir erkek olgun erkek arketiplerini ifade edecek doğal kişilik özelliklerine sahip olmaya başlar. Bu sayede hayatta “ihtiyaç” duyduğu her şeyi meydana getirecek olasılıkları görmeye başlar. Olgun erkeklik arketipleri öncelikle bu iki yaşın bir biri içinde uyumlu olması ile sağlanacaktır.

 

Olgun erkeklik arketipleri kendi içinde Kral, Savaşçı, Büyücü ve Âşık olarak sınıflandırılabilir. Bu sınıflandırmanın başlığı altında her mitolojik bütünlük içinde çeşitli tanrılar bu başlığın altını doldurmaktadır. Örneğin Zeus Kral arketipini temsil ederken, bu başlık altına girmeyecek olan Hermes, genç kalmak isteyen ya da çocuk kalmak isteyen erkek karakterini temsil ediyor. Bu nedenle biz sadece olgun erkeklik arketiplerini araştırıyor olacağız.

 

Arketiplere geçmeden onların özelliklerini tanımamız gerekir. Her şeyden önce bir arketip ebediyen kimseye ait değildir. Yani belli bir süre sonra o insan varlığını terk edecek yerine başka arketip kişiye yaşam yolunda destek vermeye başlayacaktır. Bu ister bilinsin, ister bilinmesin belli süreçler halinde geçecektir. İkinci önemli özellik ise bir arketipin aydınlık olduğu kadar karanlık tarafı da mevcuttur. Üstelik karanlık tarafı bir madalyon gibi birbirine zıt özellikleri aynı anda barındırabilir. Örneğin aşırı atılgan, saldırgan bir kişi ile korkak bir kişi savaşçı arketipinin karanlık tarafını kullanmaktadırlar.Kişi kendi arketipini canlandırmak için kendinde bulunan iyi ve güçlü özellikleri kadar zayıf ve yanlış yanlarını da gözden geçirmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde kendisine yardımcı olur.

 

 

KRAL

 

Bu arketip Yunan mitolojisinde kendini Zeus, Poseidon gibi Tanrılarda gösterir. Erkeğin ise olgun yaşlarında kendisini tam anlamı ile gösterir. Kırk yaş, peygamberlik yaşı diye söylenen yaşın arketipidir. Çünkü iyi bir kral sarayındaki tüm savaşçılardan daha cesur, tüm büyücülerden daha bilgili, tüm âşıklardan da daha ince ruhlu olmalıdır. Zaten güç bunların uyumlu kullanımından meydana gelecektir.

 

Olgun erkekliğin bu arketipi her arketip kendini çocukluktan belli etmeye başlar. Bir tarafı aydınlık bir tarafı iki kutuplu karanlık olan erkek arketiplerini en iyi üçgen şekli ifade eder. Bununla birlikte olgun erkekliğin dört arketipi birbiri sırtına yaslandığında bir piramit oluşturur. İşte o zaman kendini gerçekleştirmiş olan erkek “dört bölgenin efendisi” unvanını alır. Antik metinlerde geçen bu kavram krala atfedilir ve tam manası ile bu gerçekliği anlatır. Ancak bu piramit inşa edilmeden önce küçük piramit inşa edilmesi gerekmektedir. Bu daha sonra büyüğüne tecrübe olması için kullanılacak olan çocukluk arketipleri ya da piramididir.


Olgunluk arketiplerinin bir aydınlık noktası ve kutupsal bir karanlık noktaları olmaları gibi çocukluk arketipleri da aynı özelliğe sahiptir. Bunu şemada daha iyi anlayabiliriz.


Dikkat edecek olursak çocuk arketipinin aşırı ya da eksik noktaları bir üstte bulunan olgunluk arketiplerinin bir nevi izdüşümüdür. Bu anlamda “adam olacak çocuk” söyleminin haklılığını görürüz. Çocuk kendi bulunduğu bilinç durumunu yetişkinlik yaşlarına taşıdığında Minik tiran basbayağı bir tirana dönüşecektir. Burada tiran devlet yöneticisi değil kendi ailesine karşı despotça tavırlar sergileyen bir babayı işaret etmektedir.


Burada belirtilen kutsal çocuk kendisini yetenekli ama henüz korunmaya ihtiyacı olan çocuk gibidir.1 Bu bize aynı zamanda Musa’nın yaşam hikâyesini anlatır. Onca tehlikelerin ve ölümcül saldırıların arasından en güvenli yere, kendisini öldürmek isteyen adamın sarayına saklanır. Ama bunu o değil kaderi ayarlamaktadır.

Buradaki kutsal çocuk her çocuğun içinde bulunduğu gibi kendisi için yapılan hiçbir şeyi beğenmeyen, yemeğini kâh sıcak, kâh soğuk bulan mutsuz ama emirler yağdıran bir çocuk olarak da kendisini gösterir. Diğer yandan hiçbir şey yapabileceğine inanmayan, annesinden ve etrafından yardım bekleyen zayıf bir çocuk olarak kendisini gösterir. Bu durumlardan her hangi biri babanın ya yetersiz ya da aşırı baskıcı olduğu durumlarda ortaya çıkar. Kral çoğunlukla baba ile olan bir savaş sonucunda ortaya çıkmaktadır. Buna tarihin ve zamanın kendisini yenilemesi olarak bakmak sağlıklı sonuçlar verecektir. Zeus, Poseidon ya da Kral arketipinin olgunluk çağında kendini tiran olarak göstermesi başkalarını sömürmesine ve kendi çıkarı için her şeyi mubah görmesine neden olmaktadır. Böylesi bir erkek hem etrafındaki kadınları bastırdığı gibi hem de etrafında ki diğer erkeleri de bastırır. Kendisinden daha kuvvetli kimsenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışmaktadır. Sonu yorgun, maddi ve manevi her türlü gücü kaybetmiş olması ile sonuçlanır. Çünkü gücünü kötüye kullanmıştır. Aciz yanında ise başkaları tarafından sömürülmeye, hakkının yenmesine ve o hakkını yiyen insanları her zaman affeder. Böyle yapmakla Kral olduğunu “zanneder”. Kendini ifade edemeyen ara sıra patlayan adamın gölgesidir.
Gerçek Kral ise uyanmasıyla birlikte kişi ilk defa hayatında çocuk sahibi olmak ister. Eğer bu arketipin uyandırılışı sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilirse kişide doğal bir hâkimiyet, babacanlık, bir servet edinme ve büyütme gibi Kral’a yakışır yaşam formlarını deneyimle meye başlayacaktır. Böylece etrafındaki insanları motive den ve güven uyandıran enerjisi kendisini toparlamasına yardım edecektir.


Bütünsel olan Kral hayatında iki işlevi yerine getirmeye başlayacaktır. Birincisi düzen, ikincisi doğurganlık ve lütuf olacaktır.

 

 

SAVAŞÇI

 

Bu arketip sınıfı kendisini Ares olarak gösterecektir. Ama Ares’in zıvanadan çıktığı zamanları değil. O gölge formunu da aydınlık formunu da beraberinde taşıyacaktır.


Günümüzde erkeklerin savaşçı enerjisi istenmemektedir. Özellikle kadınlar tarafından. Çünkü bu enerjinin kötü kullanımında kadınlar her zaman mağdur olurlar. Ama bilinmesi gerekir ki erkekliğin en temel yönlerinden birisidir. Bu enerjiyi yok saymak, bastırmak demektir ki her bastırılan şeyle aynı davranışı gösterecektir. Savaşçı enerjisi bütün hali ile erkeğe gerekli olan bir enerjidir. Bu hayata karşı alınmış kararlı bir yürüyüşü temsil eder. Japon savaş sanatlarında olduğu gibi hayatla tek bir şekilde mücadele edebiliriz “yüz yüze” ve gideceğimiz tek bir yön vardır “doğruca ileri”.

 

Atatürk’ün “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz” emrinde doğru kullanılmış bir savaşçı arketipi kendini gösterir. Bugün bu enerji kendisini şirketi için çok çalışan, vazgeçmeyen pazarlamacılar olarak kendini göstermektedir. Modern hayat içinde erimiş olan bu enerji savaş oyunlarında, savaş filmlerinde ya da mahalle çetelerinde kendini göstermektedir.


İçimizde olan bu savaşçı enerjiye eğer yeteri kadar önem verirsek hayatın kolaylaştığını görürüz. Aslında hayatta bir değişme yoktur ama biz onun karşısında güçlenmiş oluruz.

 

Bu enerjiyi karanlık uçlarında kullanan birçok erkek sadist ve mazoşist etkiler gösterirler. Kavgacı, gürültücü, etrafında sürekli bela ile dolaşan bir insan oldukları gibi daha arabesk düşüncelere de sahip olurlar. Kendilerinin ölümünü ya da çok acı çekmelerine karşı bir eğilimleri oluşur. Ellerinde eğreti ve alçakça duran silahlarla poz verirler ya da bir grubu ve ya ırkı aşırı bir biçimde savunurlar. Savaşçı enerjilerini hiçbir insani temele dayandırmadan kullanırlar. Japonlarda Samuraylar, Güney Amerika da Avcılar, Egenin Efeleri bu enerjiyi sistemli bir şekilde kullanan insanlardır. Savaşçı enerjisini doğru şekilde yansıtan bir insan mertliğe, dayanıklılığa, gözü pekliğe ve her ana değerleri için canını vermeye hazır bir halde yaşayan kişinin ruhudur.

 

 

BÜYÜCÜ

 

Büyücü arketipi üstün güçleri olan bir arketipi değil aksine diğerlerinin gözünden büyücü gibi göründüğü için söylenmiştir. Bu arketip erkekteki marifeti ve ustalığın arketipidir. Büyücü bir işin nasıl yapılacağını bilen kişidir. Örneğin bir elektrikçi, bir cerrah, bir pilot o konuyu bilmeyen kişilere göre bir büyücüdür. Örneğin pilot tek eli ile koskoca uçağı uçurur. Bu arketip kendini yunan tanrıları arasında en çok Hephaistos da gösterir

 

Hephaistos kullandığımız her şeyi yapan arketiptir. Kadınların aynalarından, savaşçıların savaş aletlerine ve kralların tahtını yapan hep odur. Hayat değer katan “işe yarayan” erkek arketipidir. Aynı zamanda farklı arketiplerimizi ne zaman devreye koyacağını ne zaman devreden çıkaracağını bilen yanımızın arketipidir. Bu nedenle insanlar arasında iyi politikacıların da arketipidir. Çünkü politika kültür inşa edebilir.


Gündelik yaşamlarımızda çözümü olanaksız gibi görünen olayların hepsini kolayca çözüme ulaştıran tarafımızdır. Hayatımızda ki her türlü organizasyon için bu arketipin enerjisini kullanırız. Örneğin dünya üzerindeki karmaşık lojistik ağları büyücü tarafından organize edilmişlerdir. Çok uluslu şirketlerin yönetimi ve yayılmasının arkasında yine parlak bir büyücü arketipi bulunmaktadır.


Çocukluk zamanlarında kendini daha olgun çocuk olarak gösterir. Bu çocuk marifetli ve bilgilidir. Karanlık yönleri ile ya saf görünecek kadar zeki bir çocuk olur. Burada çocuk gerçekten zekidir ama kendisi için güvenli olanın hiç bir şeyi anlamamak olduğuna karar vermiştir. Diğer planda ise kendisini birçok bilmiş ama çoğunlukla atan ya da yakıştıran çocuktur. Bolca yalan konuşmalarına eşlik eder. Aynı zamanda başından geçen olayları mümkün mertebe abartarak aktarmayı tercih eder. Olgunluğunda bu kusur kendini manipülatöre bırakır. Yani aslında hiçbir şeyden anlamadan sadece insanların üzerine iş yıkan adamın arketipidir. Diğer yanı ise hayattaki hiçbir şeyde etkisinin olmadığını söyleyen bir aptalı ifade eder.


Bütünsel Büyücü kendini atölyelerde, mühendislik alanlarında bulacaktır. İşini kusursuz yapmaya çalışmak onun doğal terapisidir. İş aracılığı ile karakterini olgunlaştırmasını bilecek kadar da içe dönük bir insanı ifade eder. Geçmiş zamanlarda Anadolu’da kurulmuş olan Ahilik sistemi tıpkı efelerin Savaşçıyı ifade etmeleri gibi Büyücüyü ifade etmiş olan kuruluşlardır.


Çalışmanın insana özgürlük kazandıracağını, birlik olmanın daha fazla değerler üretmenin bir yolu olduğunu anlatır ve uygularlar. Bu anlamıyla iyi bir örgüt lideri olurlar. Kooperatifler, sendikalar, çok ortaklı girişimler büyücünün işidir. Her zaman kendisini toplumsal organizasyonlarda ifade edecektir.

 

 

AŞIK

 

Bu arketipsel enerji kendisini Yunan mitolojisinde Apollon olarak gösterir. Bu ince duyguların, aşkın ve güzelliğin tanrısı olarak bilinir. Güzel sanatların tanrısıdır. Estetik olan bir bina Büyücü-Aşık, güzelliği anlatan bir heykel Aşık-Büyücünün bir ürünüdür.


Bu günlerde erkek dünyasından oldukça çıkmış bir arketip olsa da tarihin her döneminde kendini ifade etmiştir. O da her arketip gibi bir gün yine eski ününe kavuşacaktır. Sağlıklı yaşamanın, duyulara seslenen zevkleri utançsızca yaşamanın arketipidir. Şefkat ve duygusal bir anlayış içinde onunla bir bütün oluruz. Âşık her varlığın aslında birbirine derinden bağlılığını gören tek erkek arketipidir. Bu yönü ile derin bir mistik için gerekli olan arketiptir. Bir kum tanesinde tüm yaşamın bütünlüğünü görebilecek sezgisel bir zekâya sahiptir.


Âşık enerjisi adından da anlaşılacağı gibi erkeğin âşık olan yanını temsil eder. Böylece onu duysallaştırır. Bu arketipin etkisindeki erkek dokunmak ve dokunulmak ister. Estetik bilinç denen bir bilince sahiptir. Yaşamı bir sanat olarak görür. Yemek yediği sofradan tutunda giydiği gömleğe kadar düşünülmüş ve özenilmiş olmalıdır. Bu erkek her şeydeki estetiği doğal olarak fark eder.
 

Âşık enerjisi tüm dinlerdeki inançlı mistiklerin enerjisini de temsil eder. Şiire, müziğe, okumaya, yazmaya, resmetmeye meraklı bir karakter sergilerler. Her şeyi yüreklerinde hissetme yetenekleri vardır. Bir insanı bir bakışta kitap gibi okuyabilirler. İnsanların saklı güdülerini bile hissederler. Bu arketip kendisini sufi geleneğinde bolca ifade etmiştir. Sufi kendini bir bülbüle sevdiğini de bir güle benzetir. Bir savaşçı ise kendine asla bir bülbüle benzetmez. Onun yerine bizon, aslan gibi güçlü hayvanları tercih eder. Aşığın ince ruhu aklın tüm şüphelerini öldürerek kişiyi gerçekle tanıştıracak zekânın efendisidir. Kendini aynı zamanda önce Ödipal çocuk olarak gösterir ve diğer erkek arketiplerin deki temel özelliği taşır.

Çocukluğunda anne ile olan ilişkiden doğan bu arketip kendisini karanlık yönleri ile ifade ettiğinde ana kuzusu ya da annesi onunla ilgilenmediği için hayalci olan çocuktur. Sağlıksız, sessiz, ve kendi halinde olan bu çocuk size doğru bakar ama o ana orada değil başka şeyleri düşünmektedir. Misafir geldikten bir dakika sonra içeri ya da annesinin kucağına giden on yaşındaki çocuk tam da aşığın gölgesine maruz kalmış olan çocuktur.

 

Bu çocuk kendini anneden uygun bir şekilde özgürleştiremez ise müptela ya da iktidarsız bir kişiye dönüşür. Tamda kendini cinsel alanda gösterir. Müptela aşık sadece cinsellik düşünür ve hayaller yerini bir kere konuşmaya cesaret edemediği kadınlarla fantezilere bırakır. Kişinin hayatı adeta durur. Kendine saplantılı olarak istekler belirlemektedir. Durum bu kadar vahim değilken de evlenemeyen erkeğin halini anlatan arketiptir. Evlenemez çünkü ya annesini kızı beğenmeyecektir ya da o kızın gözlerini beğenirken göğüslerini beğenmeyecek ya da elleri güzelken çenesini çirkin bulacaktır. Elinden gelse annesi ile birlikte çıkıp toplama bir gelin adayı oluşturacaktır ama o da toplama olduğu için yine evlenmeyecektir. İşin trajikomik tarafı bir yandan da hep evlenmekten söz edecektir. Hayatı güzelleştirmesi gereken bu arketip kendine hayatı zehir eden bir karakter yapısına bürünecektir.


Olgun erkekliğin bu dört arketipi ve diğer çeşitlilikleri bir insana tabii ki yeterli bir bilgi değildir. Ama diğer yandan da zaten bilgi ile olacak bir dönüşümde değildir. Her bir erkek kendi hayatında eksik olan ya da karanlık olan yönü samimiyetle görme niyetine girdiği zaman zaten bu sonsuz imgeler olan arketipler insana yardımcı olacaktır.


Kendini toparlamış bir erkek dünyada adaletin, marifetin, gücün ve güvenin timsali olacaktır. Ne durumda olduğumuzu bize en iyi şekilde gösteren hayatın herkesi desteklemesi niyetiyle bu derinliğe kendimizi teslim edebiliriz.



 

 

 

 

bottom of page